
Müjde Işıl – “Parazit” ile En İyi Film ve En İyi Uluslararası Film Oscarı kazanarak bir ilke imza atan usta yönetmen Bong Joon-Ho’nun, yaklaşık beş yıl aradan sonra yeniden karşımıza çıkması merak uyandırıyor. “Mickey 17”, Edward Ashton’ın “Mickey 7” adlı romanından uyarlanırken, kitap ile film arasındaki ton farklılığı izleyicilere özgün bir deneyim vaat ediyor.
Mickey Barnes, peşindeki mafyadan kaçmak için bir uzay programına katılıyor. ‘Harcanabilir’ olarak tehlikeli her göreve gönderilme işini üstleniyor. Yeni bir gezegeni istila eden Kenneth Marshall komutasındaki kolonide ölümden ölüme koşuyor. Her ölüşünde klonlanıp eski hafızasıyla yeni görevine gönderiliyor. Ancak ölmemesine rağmen klonlanınca Mickey 17, 18 ile karşı karşıya kalıyor.
Çocukça bakış
Romanı okuyunca Bong Joon-Ho’ya niye cazip geldiğini anlıyoruz aslında. Sınıf ayrımcılığına, sömürüye, yöneten-yönetilen eşitsizliğine odaklanmayı seven sinemacı, romana kendini yakın hissetmiş olmalı. Ancak romanı uyarlarken kilit değişiklikler yapmış. Bu değişiklikleri de mizahı artırmak için hedeflemiş. Örneğin kitapta tarikat mensubu despot Komutan Marshall, filmde beceriksiz, ebleh biri olarak tarif edilmiş. Bong Joon-Ho’nun versiyonunda büyük büyük konuşan, tv şovmeni Marshall’ı Trump’a benzetmek pekala mümkün. Romanda Mickey’nin en yakın arkadaşı ve bu görevi üstlenmesinin nedeni olan Berto, Timo ismiyle var ve Mickey’nin geçmişinde, kitaptaki gibi bir ağırlığı yok. Marshall’ın eşi Ylfa ise romanda hiç yok, film için yaratılmış yeni bir karakter. Bir nevi Lady Macbeth; hırslı ve ebleh kocasını yönlendiriyor.
Bong Joon-Ho’nun “Mickey 17”deki eşitsizlik ve sömürü eleştirisi, “Parazit”teki gibi yüksek oktavlı değil. Daha çok “Okja”daki (oyuncusu Steven Yeun ile bu filmde de çalışmıştı) çocukça bakışa yakın duruyor. Doğaya, canlılara karşı işlenen suçlara, insanlığın acımasız sömürü sistemine isyan etmeye kimsenin itirazı olamaz. Ancak filmografisinde güçlü yapımlara imza atmış bir sinemacıdan umulmayacak kadar basitlik hâkim filmde. Romanı okuyunca bu basitlik daha da rahatsız ediyor. Eleştirileri, tiplemeler üzerinden karikatürize ederek anlatınca etkisini kaybederken mizahı da doyurucu olmuyor. Mizah çok öznel bir unsur olduğu için filmi sevenler, gülenler olacaktır elbette. Sonuçta “Mickey 17” yine de Bong Joon-Ho’nun unutulmaz filmlerinden biri değil.

Oyuncuların performansı
Daha önce “High Life”ta da uzaya çıkan Robert Pattinson bu sefer başka bir gezegende iki karakteri birden canlandırarak zor bir işin altından kalkıyor. Ama bir yandan da Bong Joon-Ho’nun senaryosunun kurbanı oluyor. Çünkü kitaptaki gibi ayrıntılı çizilmemiş bir karakterin oradan oraya savrulan koşturmacasını izliyoruz filmde. Hollywood’un muhalif kanadından Mark Ruffalo’nun Trumpvari bir karakteri canlandırması ironik ama onun performansı da güçlü bir mizahtan uzak ve yapay. Toni Collette’in çılgın enerjisi ise Ylfa karakterini ilginç kılıyor kılmasına ama o da karikatürize edilmekten öteye gidemiyor.
https://www.milliyet.com.tr/kultur-sanat/bilim-kurgunun-komedisi-7324810